Türkiye Emisyon Ticaret Sistemi (ETS): Yeşil Dönüşümün Katalizörü
- tgbonur
- Jul 29
- 4 min read
Sanayinin temiz hidrojen dönüşümünde özel sektör teşvik mekanizmalarının açıklanması beklenirken, sistemi harekete geçirecek ilk önemli mevzuat adımı ETS Taslak Yönetmeliği ile kamuoyuna sunulmuş oldu.
Yeşil hidrojen başta olmak üzere tüm yeşil teknolojilere yönelik yatırımların dünyada yaygınlaştığı bu dönemde, ülkeler emisyon azaltımı için hem ceza hem de teşvik mekanizmalarını birlikte işletiyor. Bir yandan karbon salımı yapanlara mali baskı kurulurken, diğer yandan temiz teknolojilere geçiş için çeşitli sübvansiyonlar sağlanıyor.
Türkiye de bu küresel eğilimi takip ederek ETS sistemini kurmaya hazırlanıyor. İklim Kanunu’nun yayımlanmasının hemen ardından gelen bu yönetmelik taslağı, uluslararası karbon piyasalarına entegrasyonun ilk ciddi adımı niteliğinde.
Bu yazıda:
Türkiye ETS sisteminin işleyişi,
Temel kavramlar,
CBAM (Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması) ile ilişkisi
Ve özellikle temiz hidrojen yatırımları bağlamındaki etkileri ele alınacaktır.
ETS Nedir, Neden Önemlidir?
Emisyon Ticaret Sistemi (ETS), karbon emisyonlarını azaltmak için pazar temelli bir mekanizmadır. Temel prensipler şu şekildedir:
Devlet, belirli faaliyetler için sınırlı sayıda emisyon izni ("tahsisat") dağıtır.
İşletmeler, faaliyetleri sonucu emisyon oluşturdukça bu izinleri kullanmak zorundadır.
Az emisyon yapan firmalar artan tahsisatını satabilir; fazla emisyon yapanlar ise piyasadan izin satın almak zorunda kalır.
Bu sistem, karbon emisyonlarına maliyet getirdiği için firmaları daha temiz teknolojilere geçmeye teşvik eder.
ETS Çerçevesinde Kim, Neyden Sorumlu?
Kurum | Sorumluluğu |
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı (Bakanlık) | ETS yönetmeliğini hazırlamak, uygulamadan sorumlu ana kurum |
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı | Gelirlerin kullanımı ve özel ödeneklerin tahsisi |
Piyasa İşletmecisi (EPİAŞ) | Tahsisatların ve karbon ticaretinin yürütülmesi |
Karbon Piyasası Kurulu | Hedefleri ve sektörel dağılım stratejisini belirler |
SKDM (CBAM) ve ETS: Birbirini Tamamlayan Mekanizmalar
SKDM (CBAM), Avrupa Birliği’nin karbon kaçağını* önlemek için uyguladığı bir düzenlemedir. Karbon maliyeti olmayan ülkelerden gelen ürünlere ek maliyet yükler. Bu da Türkiye gibi AB ile ticareti yüksek olan ülkeler için yeni bir risk oluşturur.
TR-ETS, bu riski azaltmak ve ihracatçı firmaların karbon uyumluluğunu artırmak için geliştirilmiştir. ETS sayesinde firmalar kendi karbon fiyatlarını öder ve AB pazarında daha rekabetçi olur.
*Karbon kaçağı, bir ülkedeki veya bölgedeki sıkı iklim politikaları nedeniyle emisyon yoğun üretimin başka, daha gevşek kurallara sahip ülkelere kayması durumudur.
Örnek Senaryo: Emisyon Ticareti Sistemi Gerçek Hayatta Nasıl İşler?
Türkiye’de ETS yürürlüğe girdikten sonra, sistemin nasıl çalıştığını anlamak için basit bir senaryo üzerinden ilerleyelim.
Başlangıç Noktası – ETS Öncesi Durum:
ETS (Emisyon Ticaret Sistemi) devreye girmeden önce hem Firma-A hem de Firma-B yılda 100 ton CO₂ salmaktadır. Aralarında teknik farklar olsa da, o güne kadar herhangi bir yaptırım veya sınır bulunmadığından ikisi de üretimlerini bu şekilde sürdürmektedir. Bu dönemde herhangi bir emisyon sınırı ya da cezası yoktur.
ETS Başlıyor: Sınır Belirleniyor, Tahsisatlar Dağıtılıyor:
ETS uygulamasıyla birlikte toplam sektör emisyonlarına bir üst sınır (cap) getirilir:
Bu örnekte sektör geneli için %20 azaltım hedeflenmiştir.
Bu nedenle her firmaya 60 ton salım hakkı tanınır.
Firma-A:
Yeni sınır: 60 ton
Gerçekleşen emisyon: 80 ton
20 ton sınır aşımı yapmıştır.
Firma-A'nın karbon azaltımı pahalıdır, teknoloji yatırımı henüz yapmamıştır. Bu nedenle fazla emisyonu karşılamak için piyasadan tahsisat satın almak zorundadır. Bu alışveriş ona maliyet oluşturur.
Firma-B:
Yeni sınır: 60 ton
Gerçekleşen emisyon: 40 ton
20 ton az salım yapmıştır.
Firma-B, düşük emisyonlu teknolojilere yatırım yapmış ve tahsisatının altında kalmıştır. Elinde kalan 20 tonluk emisyon hakkını piyasada Firma-A’ya satarak gelir elde eder.

Yıllar İçinde Süreç Nasıl Gelişir?
Yıl 1: Firma-B'nin yatırımları sayesinde elinde kalan tahsisatı, Firma-A’ya satar.
Yıl 2: Emisyon tavanı daha da düşer (%20'den %25'e çekilir). Firma-A, hâlâ yatırımı yapmamıştır ve daha fazla ceza ödemek zorundadır.
Yıl 3: Firma-B, kazandığı gelirlerle yeşil hidrojen altyapısı gibi ileri teknoloji yatırımlarını hızlandırır.
Yıl 4: Firma-B, CBAM kapsamında daha az vergi öder, ihracatta avantaj sağlar.
Yıl 5: Firma-B’nin ürünleri, green premium ile pazarlanır. Firma artık sadece çevresel değil ekonomik olarak da daha rekabetçidir.
Firma-A ise geç de olsa dönüşüme başlar çünkü ETS cezaları ve karbon piyasası maliyeti üretim marjlarını ciddi şekilde daraltmıştır.
İzleyen yıllarda:
Tahsisat sınırları her yıl azalır (örneğin %5 düşürülür).
Firma-A, her yıl artan karbon maliyetlerine katlanmak zorunda kalır.
Firma-B'nin fazla tahsisatı azalır, ama daha düşük maliyetli emisyon azaltım projeleriyle avantaj sağlar.
Firma-A'nın ödediği karbon bedelleri, kamu bütçesine aktarılır. Türkiye’de ETS yönetmelik taslağına göre bu gelirler:
Yeşil dönüşüm projeleri,
Sanayi destek programları,
Temiz teknoloji yatırımlarının teşviki
gibi alanlarda kullanılabilir. Böylece sistem sadece bir “ceza mekanizması” değil, aynı zamanda dönüşümü hızlandıran bir finansal kaynak haline gelir.
ETS Gelirleri ve Yeşil Dönüşüme Katkısı
Yönetmelik taslağına göre ETS kapsamında toplanan gelirler:
Birincil tahsisat satış gelirleri
Piyasa işletmecisinin gelirlerinin %50’si
İdari para cezalarının %50’si
Uluslararası karbon piyasası katkılarından oluşmaktadır.
Bu gelirlerin tamamı genel bütçeye özel gelir olarak aktarılır ve sadece “yeşil dönüşüm ve iklim değişikliğiyle mücadele” için kullanılabilir.
Gelirlerin bir kısmı:
Yatırım teşviki,
Karbon azaltımı sağlayan teknolojilerin desteklenmesi,
Sigorta, garanti, yeşil tahvil gibi finansal araçların yaygınlaştırılması,
Adil geçiş uygulamaları için transferler şeklinde kullanılabilecektir.
Bu noktada firmaların temiz teknolojilere geçiş için gerek teknik gerek finansal hazırlıklarını bugün başlatması kritik hale gelmektedir.
Hidrojen ve ,azaltımı Zor (Hard-to-Abate) Sektörler İçin Çağrı
Bazı sanayi kollarında elektrifikasyon tek başına yeterli değildir. Çelik, çimento, cam, seramik gibi “hard-to-abate” diye anılan sınırlı teknoloji alternatifine sahip alanlarda yeşil hidrojen ana çözümlerden biri olarak öne çıkar.
ETS kapsamına giren bu firmalar şimdiden:
Emisyon azaltım senaryolarını belirlemeli,
Yatırım fizibilitelerini hazırlamalı,
Karbon maliyetlerini projeksiyonlarına dahil etmelidir.
Finansmana erişim, devlet teşviklerinden faydalanma ve uluslararası rekabeti koruma açısından bu planlamalar hayati öneme sahiptir.
Sonuç
Türkiye ETS sistemi, sadece bir ceza mekanizması değil, aynı zamanda bir finansman ve dönüşüm aracıdır. Doğru kurgulanmış bir karbon piyasası, firmaların hem risklerini azaltmalarını hem de yeşil dönüşüme dahil olmalarını sağlayacaktır.
HyVise olarak, hidrojen dönüşümü ve ETS kapsamındaki sektörel stratejilerde paydaşların yanındayız.
.png)


Comments